Korona Günlerinde İş
Bugün 26 Mart Perşembe, benim 9
yıllık iş hayatım boyunca evden çalıştığım ilk hafta bitmek üzere. Nerdeyse tüm
bölüm evdeydi bu hafta. 20 senedir izin ve hastalık haricinde her iş günü
işyerine gelen insanlar var düşünün. Günlük rutinimizde yaşanan bu kökten
değişimi bir virüse borçluyuz. Büyük bir yayılma hızına ve ölümcül etkiye sahip
yeni tip koronavirüs COVID-19’a. Peki diğer birçok firma gibi benim kurumumun da
insanlara #evdekal dediği bu virüs bize yüzünü gösterdi göstereli işler nasıl değişti?
3 hafta geriye gidersek belki hiç
kimsenin belki de pek az kişinin konuşmasında Korona’ya rastlardınız. 2 hafta
geriye gittiğimizde ise bir miktar farkındalık oluştuğunu gözlemleyebiliyorduk.
En azından doğum iznine ayrılacak arkadaşımız için düzenlediğimiz vedada sarılıp öpüşme merasimini pas geçecek kadar… Sonra Korona’nın Korona
olmaya başladığı dönemde, yani geçtiğimiz hafta virüsün hızla yayılması
nedeniyle etrafımızda dükkânların kapandığını görüp, onlarca markadan sizin ve
çalışanlarımızın sağlığı için mağazalarımızı kapattık diye bilgilendirme aldık.
İstanbul’da trafik ciddi oranda düştü, işe geliş gidiş sürelerimiz çok kısaldı.
Biz de tam kadro ile başladığımız haftayı
Cuma günü çalışanların çoğu evden çalışmaya başlamış olarak bitirdik. Evden çalışmaya geçiş, iş süreçlerini bir süreliğine de olsa
kökten değiştiren bir aksiyon olarak tarihe geçti. Bu deneyimin ileride iş
süreçlerinin daha da dijitalleştiği bir dünyaya hazırlık anlamında değerli
olduğunu düşünüyorum.
Geçtiğimiz hafta dışarıda olmanın
yarattığı risk her geçen gün daha fazla hissedilirken işyerindeki ortama, insanların
nasıl birbirinden farklı tepkiler verdiğine değinmek istiyorum biraz. Bazılarımız
beklenti içinde “evimize gitsek” derken, bazılarımız “n’apıcaz evde sıkılırız”
kafasındaydı. Bazılarımız kahkahalarla sohbet ederken, bazılarımız gömülmüş
durmadan haber okuyordu. Birimiz iyi hissetmediğini belirtip rapor alıp gitse,
diğerimiz bu haberi duyup panik oluyordu. Kimisi 1 metre kuralını ihlal ederken,
diğeri ona kuralı hatırlatıyordu (ben). Bazıları servise yetişmek için virüs
kapma/yayma pahasına asansöre doluşmaya çalışırken, bazıları onlara kuralı
hatırlatıyor (yine ben), ama onlar yine
de doluşuyordu… Buraya bir parantez açmak isterim. Şuan sokağa çıkma yasağını
delen yaşlılarla asansöre doluşanların motivasyonu aynı bence, riski göze
alıyorlar. Riski göze almazlarsa kaybedecekleri şey gözlerinde o an daha büyük
bir öneme sahip. Yaşlılar evde sıkılıyorlar, sokakta özgür hissediyorlar, o
kadar uzun süredir yaptıkları bir günlük rutin ki bu, uymazlarsa ne
yapacaklarını bilemiyorlar. O nedenle virüsü es geçip rutine bağlı kalmayı seçiyorlar
bana kalırsa… Bu arada bugün genç bir yabancı oyuncunun çocuğuyla hayatlarına
aynen devam ettiklerini belirterek “abartılıyor,
sonuçta bazıları özgürlüğüne hayatından daha çok değer verir, bu bir tercih”
tarzındaki yorumuna denk geldim. Demek o da yasağı delen yaşlılarımızla aynı
motivasyonu paylaşıyor J
Günlük hayatımızda böyle gözle
görülür etkileri olan, birçok kurumun bütün çalışma düzenini değiştirmesine
sebebiyet verecek kadar tehlikeli bir virüs salgını içerisinde tabi ki gündemi de
yakından takip etmeye devam ediyoruz. Ancak haber kaynaklarımızın başında gelen
sosyal medyada türlü türlü, doğru yanlış, çoğu birbirinden korkunç bilgilere
maruz kalıyoruz. Bu kadar karışık ve sağlıklı olduğundan emin olamadığımız
bilgi akışına maruz kalmak bence, tıpkı karışık ve sağlıksız besinler tüketildiğinde
oluşan rahatsızlık gibi, insana kötü hissettirmekten başka bir işe yaramaz. O
nedenle seçici olmak gerek. Yine de sosyal medya tanıdığımız ve/veya
güvendiğimiz insanların paylaşımlarına erişim imkânı açısından çok değerli. Örneğin
benim aklımı çok karıştıran maske kullanımına ilişkin güvenilir kaynaklardan[1]
edindiğim bilgileri sizinle de paylaşmak isterim:
- Hastalık belirtisi gösteriyorsanız maske takmanız ve acilen doktora gitmeniz gerektiği,
- Belirti göstermiyorsanız kalabalık içindeyken veya hastalık belirtisi gösteren kişilerin yanındayken maske takıp, çıkarırken de (enfekte olmuş olabileceği için) maskenin ön tarafına asla elinizi değdirmeden çıkarıp hemen atmanız gerektiği,
- Maske takmadan önce ve maskeyi çıkardıktan sonra ellerinizi dezenfekte etmeniz gerektiği,
- Kendinize sürekli “acaba şu anda ellerimle yüzüme dokunuyor muyum” diye sormanız ve yüzünüze (ağız-burun-göz-kulak) dokunmadan önce mutlaka ellerinizi dezenfekte etmeniz gerektiği.
Bu arada hepimiz artık ezbere
biliyoruzdur ama virüse karşı koruyuculuğu olması için ellerimizi en az 20 sn.
boyunca resimde[2]
anlatıldığı gibi yıkamamız gerektiğini de belirtmeden geçemedim -dezenfektanı
da böyle kullanmak gerekiyormuş.
Bu son 1 hafta 10 günde hayatımızda birçok değişiklik oldu. Benim
gözümden günlük hayatta olanları ele aldım. Bakalım önümüzdeki günler bize ne gösterecek.
Hepimize tedbirlerimizi aldığımız, sağlıklı günler dilerim.
[1] Enfeksiyon uzmanı Prof.Dr.Mesut
Yılmaz’ın videosu, T.C.Sağlık
Bakanlığı Twitter hesabından 19 Mart’ta paylaşılan Dr. Mustafa Gökhan Gözel’in videosu,
[2] Eskişehir A.D.S.H Twitter hesabı
Yorumlar
Yorum Gönder